Kategoriler

13 Kasım 2013 Çarşamba

İlk Gün

Cheonggyechon'daki aşk böcükleri
İki Kore delisi olarak 9 aydır gün saydığımız tarih gelip çattı. Sonunda ikinci memleketimiz Güney Kore'nin yolunu tuttuk (ya da asıl memleket mi desem, biledim). İlk gün yaklaşık on saatlik uçuşun ardından öğleden sonra 4'te Seul Incheon Havaalanı'na vardık. Bizi tren garından alan Choigum'ın Koreli arkadaşıyla nefis bir Kore yemeği yedikten sonra Seul'ün en  işlek bulvarlarından biri olan Cheonggyecheon'da (청계천) gece turu yaptık. K-dramalardaki aşk sahnelerinin favori mekanlarından Cheonggyecheon nehri kenarları tahmin ettiğimiz gibi bıcır bıcır sevgililerle dolu. Biraz gezinip meşhur Kore cafélerinden birinde oturduktan sonra güç toplamak için hostelimizin yolunu tuttuk. Bugünü ilk günden saymıyoruz; asıl macera yarın başlıyor!

Kore Toplumu, Kültürü, Siyaseti pt.2

Bir önceki yazımızda kaldığımız yerden devam edelim.

Gun bae!!
- İçki kültürü: Koreliler birini tanımaya çalışırken, yeni dostluklar kurarken veya şirkete işçi alırken hep içki sofrasına otururmuş. Bu içki sofrası bizdeki çilingir sofrası gibi. Sürekli belli saygı kalıpları arasında sıkışıp kalmış Koreliler için içki, harika bir kaçış. Birbiri ardına attıkları shotlardan sonra çabucak sarhoş olan Koreliler, saygı kalıplarını bir kenara bırakarak ağızlarına geleni söylüyor; alkolün verdiği rahatlıkla büyükleri, patronları veya öğretmenleriyle ast-üst ilişkisini umursamadan daha samimi iletişim kurabiliyorlar. Ertesi gün ise bütün bu söylenenler unutuluyor; kimse kimseye sözlerinden dolayı darılmıyor. Böylece insanlar birbirinin gerçek kişiliğini tanıyabiliyor. Buraya kadar -nispeten- normal olsa da asıl ilginç nokta, büyük şirketlerin, aldıkları yeni elemanı denemek amacıyla bu içki sofralarına başvurması. Şirket yöneticileri, yeni elemanı her gün gece 2'lere, 3'lere kadar içirip gerçek kişiliğini tanımayı ve her şeye rağmen sabah işe zamanında gelip gelmediğine bakmayı amaçlıyorlarmış. Biraz sadistçe mi ne?

- Milenyum bebekleri: Okurken en çok eğlendiğim kısım bu oldu. 2000 yılının, yani milenyumun ilk bebeğine sahip olmak isteyen Koreli çiftler, 10-11 Nisan 1999 geceleri için bütün otellerin odalarını aylar öncesinden ayırtmış. Hakikaten ilginçler ya :D

2 Kasım 2013 Cumartesi

Kore Toplumu, Kültürü, Siyaseti


Geçtiğimiz günlerde, Hankuk University of Foreign Studies (HUFS) Türkoloji bölümünde misafir öğretim elemanı olarak Seul'de yaşamış ve çalışmış Prof.Dr. Selçuk Çolakoğlu ve eşi Yrd.Doç.Dr. Bengü Emine Çolakoğlu'nun kaleme aldığı Kore Toplumu, Kültürü, Siyaseti adlı kitabı bir oturuşta bitirdim. Okurken bazen Kore'de tanık olup anlamlandıramadığım birçok şeyin cevabını buldum, bazen de kendi gözlemlerimin isabetli olduğunu görüp mutlu oldum. Kore'yle ilgili kaynak arayıp da bulamayanlara, ülkeye Türk perspektifinden bakmak isteyenlere kitabı tavsiye ederim. Kitapta bana ilginç gelen bazı noktaları sizinle de paylaşmak istedim. Değinmek istediğim çok şey olduğundan yazıyı birkaç parçaya böleceğim.



Kore'de en nefret edilen mevsim: bahar
-Maske trendi: Kore'deki maske modası aslında bir zorunluluktan doğmuş. Özellikle bahar aylarında Çin ve Moğolistan'daki Gobi çölünden gelen sarı rüzgar, ülkeyi duman altında bırakarak asit yağmurlarına neden oluyormuş. Bundan dolayı bu dönemde insanlar, sarı rüzgarla birlikte gelen tozdan ve muhtemel hastalıklardan korumak için maske takıyormuş.

- Arabaların sağdan, trenlerin soldan gitmesi: Tren yolları Japon sömürge döneminde yapıldığı için Japonya'daki gibi soldan gidiyormuş. Ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan Amerikan nüfuzuyla Amerikalılar, tüm yolların altyapılarını kendilerininki gibi sağdan gitme sistemine göre kurmuşlar.