Kategoriler

19 Ocak 2014 Pazar

Gün 4


Ganimetimin çeyreği
Bugün lanetli 7 Eylül; SuJu'nın İstanbul'da sahneye çıkacağı gün... Depresyonumuzu biraz hafifletsin diye kendimizi hostelimizin 5 dakika uzağındaki Myeongdong yeraltı marketlerine attık. SuJu alışverişiyle güne başlamak nasıl bir mutluluk anlatamam ^^ Bütün Super Show'lar, Donghae ve Siwon termosları, SuJu defterleri, bilimum Kpop grup çorapları, SuJu posterleri, fotoğrafları, takvimleri... Cennetti resmen! Bir saatcik de olsa üzüntümü unutmuştum. Aldığımız kilolarca SuJu'dan sonra (yüzde yüz Made in Korea'sından bir adet Donghae bana, bir adet Siwon da choigum'a alaydık hazır gelmişken ㅋㅋㅋ) torbalarımızı yüklenip hostele bıraktık ve gezilecekler listemize başladık.


Yer altı evleri




İlk durak Amsa-dong Prehistoric Settlement (암사동 선사주거지). Her ne kadar Kore tarihi deyince akıllara ilk olarak Joseon veya Silla hanedaklıkları gelse de aslında Kore'nin çok zengin bir tarihi var. Amsa-dong da bunun en büyük kanıtlarından biri. Burası Kore'de keşfedilen en büyük neolitik çağ yerleşim alanı. 1925 yılında büyük bir sel Han Nehri kıyılarındaki toprağı alıp götürünce toprağın altından çok sayıda çanak çömlek ortaya çıkmış. Birçok kazıdan sonra da bu tarih öncesi yerleşim alanı oluşturulmuş. Fotoğrafta gördüğünüz saman yığını gibi olan şeyler yer altı evleri. Bunlar, o dönemin tipik yapılarıymış ve üstündeki samanlar da korunma amaçlıymış. Ayrıca bu evler inşa edilirken girişlerinin güneye bakmasına dikkat edilmiş. Bizim Koreliler 6000 yıl önce de akıllıymış yani ㅋㅋㅋ. Alanda ayrıca kazılarda çıkarılmış aletlerin gösterildiği ve ilkel insanların yaşamının canlandırıldığı sergi alanları ile çocuklara yönelik eğitim merkezi de var. Ancak buranın tek eksisi açıklamaların tamamen Korece olması. Yine de sürekli birbirine benzeyen saraylardan bunalırsanız Amsa-dong alternatifiniz olabilir. Değişik bir tecrübe olacağına eminim.

Bir gün komşularla barbekü yapıyoruz…

Bongeunsa Temple
Amsa-dong'dan sonra gezimizin en güzel yerlerinden birine gittik: Bongeunsa Temple (봉은사). Burası Şilla döneminde 794 yılında inşa edilmiş bir budist tapınağı. 1939'da çıkan bir yangınla ve daha sonra Kore Savaşı'yla tapınağın çoğu yerle bir olmuş. Çok sayıda tamir ve yenileme çalışması sonucu tapınak, bugünkü halini almış ancak bugün hala bu çalışmalar bitmiş değil. Bizim ziyaret ettiğimiz dönemde de bazı binalar çalışmalar nedeniyle kapalıydı. Bu kısa bilgilendirmeden sonra gelelim izlenimlerimize. Burası çok ama çok büyüleyici bir yer. İnsan kendini çok farklı bir dünyadaymış gibi hissediyor. Görkemli yapıları, binlerce minik altın Buda heykelleri, turuncu turuncu gezen Budist rahipleri, tavanlarda asılı rengarenk fenerleri, Buda resimleri, temple stay yapanları, ibadet edenleri, yemyeşil bahçeleri ve dışarıdaki devasa Buda heykeliyle gerçekten bambaşka bir yer Bongeunsa. Ne kadar etkilendiğimi gerçekten sözlere dökemeyeceğim o yüzden sizi fotoğraflarla başbaşa bırakıyor ve Seul'e yolunuz düştüğünde mutlaka uğramanızı tavsiye ediyorum.

On yüz bin milyon baloncuk




Budist rahip

























"Başımıza Buda mı gelecekti?" demeseydim çatlardım

Bugünkü menüde kalbi var
Seneye temple stay yaparak kendimizi Budizmin huzurlu kollarına bırakmaya söz verip tapınaktan ayrıldıktan sonra fark ettik ki yine karnımız aç. Biz de yakındaki Cheongdam'a (청담동) yürüyüp çok lezzetli bir Kore yemeği yedik (hangisi lezzetsiz ki gerçi?). Tok karınla gezmenin verdiği mutlulukla "Seul'ün Champs-Elysées'si" diye geçen Fashion Street'e (moda caddesi) geldik. Gucci, Louis Vuitton, Escada vs. ne kadar aşırı pahalı marka varsa burada. Çoğu entertainment şirketinin burada olmasına, çoğu ünlünün cafesinin, dükanının burada bulunmasına şaşmamalı. Burada olan entertainment şirketlerinden biri de SM. SuJu'yu tam da bizim Kore'de olduğumuz tarihlerde İstanbul'a yollayan SM Entertainment'ı yakma hayalimi gerçekteştirmek üzere SM yollarına düştük. Düşmez olaydık. Yanlış yol tarifi sonucu iki saat aralıksız yürüdük  Biraz daha yürüseydik İstanbul'a gelip konseri izleyebilirdik sanırım. Yıpranan sinirler, yürümekten şişen ayaklar, tutmayan bacaklar sonucu önümüzden geçen siyah camlı, posterli arabaların ünlü arabaları olduğunu ve bizi sonunda SM'e ulaştıracaklarını düşünüp arkalarından koşmayı bile düşündük. Beyin yanması böyle bir şey işte. Bu arada koşmayı düşündüğümüz yol da E-5 gibi bir yer, düşünün nasıl bir ruh hali… Sonuç: SM Entertainment bulunamadı ve bize yanlış yol tarifi veren kıza laflar hazırlandı. İki saat sonunda ağlayarak pes ettik ve rotamızı Lotte World'e (롯데월드) çevirdik.

Kollarımı açaydım, gitme diyeydim yobooo
Star Avenue'de hiç değilse yobolarımızın, türlü türlü oppaların maketini görüp şenlenelim dedik, lanet peşimizi yine bırakmadı. Star Avenue'yü bir türlü bulamadık. Lotte'nin bir o tarafına gittik, bir bu tarafına ama yok. Yer yarılmış içine girmiş. En sonunda pes edip bir görevli bulduk ve sorduk. "Yok" dedi. "Bugün kapandı mı? Yarın kaçta açılacak?" diye sorduk, "Hayır artık hiç yok" demez mi?! Meğer tamamen kapanmış Star Avenue! Gitti bizim yobolar, oppalar, namcalar  7 Eylül'e lanet ede ede Gangnam'da cafeleriyle ünlü Garosugil'e (가로수길) geldik. Yolda başımıza bir şey gelmese olmaz zaten, yanlış metroya bindik falan. Ay ne iğrenç bir günmüş yarabbim. Ama daha bitmedi. Cafede oturup, çevreyi şöyle bir turladıktan sonra eve dönmek istedik. O da ne? Metro 23'te kapanıyormuş. Kaldık mı sokakta? Hostelin yakınlarına giden gece otobüsü olmadığından Dongdaemun'a kadar otobüsle gidip oradan taksiye bindik. Allahtan taksi beklediğimizden çok daha ucuzdu. Ama yine de Seul gibi büyükşehirde 23'te kapanan metro mu olurmuş yahu? Çok şaşırdık doğrusu. Sonuç olarak Bongeunsa tapınağından sonrası gayet rezildi. 10 üzerinden yıldızlı 1 veriyorum. O 1 puan da her şeye rağmen Seul'de olduğumuz için. 7 Eylül, bu sözüm sana; seni asla unutmayacağım ve affetmeyeceğim. Ulusal yas ilan ediyorum 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder