Kategoriler

18 Ocak 2014 Cumartesi

Gün 2



Seodaemun
Günümüze hostelimizin kahvaltısında verilen pirinç kekiyle başlıyoruz. Daha güzel bir başlangıç düşünebilen? ^^ Pirinç kekinin tadı daha damağımızdan gitmemişti ki müthiş KTO haritamızın göstermediği Bukchon Hanok mahallesini (북촌한옥마을) bulma yolunda choigum sinir krizi geçirdi. Şimdi yazarken bile gülüyorum. Neyse, mahalleyi bulamadık ama vakit kaybetmek yok, rotamızı Seodaemun Prison History Hall'a (서대문 형무소) çevirdik. Japon istilası döneminin acı anılarını içinde barındıran bu eski hapishane, Koreliler için özgürlük ve demokrasi sembolü.


Güney Kore'nin üzücü yakın tarihinden sıyrılarak allem ettik kallem ettik bir şekilde Bukchon'u bulduk. Buram buram Joseon Hanedanlığı kokan Bukchon'u şahsen Namsan Hanok mahallesinden daha çok beğendim çünkü Namsan kurgulanmış bir mahalleyken Bukchon size 600 yıllık bir geçmişi en doğal haliyle sunuyor. Gezerken gözümüze takılan bir Kokdu müzesine (꼭두랑 한옥) girdik. Kokdu, geleneksel ufak tahta heykelcikler. Bu heykelcikler "öteki dünyaya yolculuk arkadaşı" olarak adlandırılıyor çünkü onlar kötü ruhların ölüyü rahatsız etmemesi için tabut sehpasını süslüyen nöbetçiler. Müzenin aşırı tatlı görevlisi bizim hanboklarla fotoğraflarımızı çektikten sonra bir de bize kartpostal hediye etti. Yerim yerim <3


Tam bir Kore prensesiyiz

Bukchon'dan çıktıktan sonra Beş Büyük Saray'dan bir diğeri Changgyeonggung'u () ziyaret etmek istesek de kapalı olduğundan göremedik. Daha sonra girdiğimiz ara sokaklardan Dolapdere'nin Seul'deki şubesini keşfettik ve tam ortada adını bilmediğimiz bir tapınakta kendimizi Budizmin huzurlu kollarına bıraktık. Buralar hep flu, yine acıkmıştım herhalde tam hatırlamıyorum ㅎㅎㅎ ama kendimizi bir şekilde Jongmyo tapınağında (종묘) bulduk. 1394'te inşa edilen dünyanın en eski Konfüçyüs kraliyet tapınağının bir saatlik Korece turundan her ne kadar bir şey anlamasam da basılmaması gereken ruhlar yolunda resmen koşarak Double G'yi lanetledim --'


10. nesin Joseonlar
Bukchon

Rengarenk ve hep kalabalık Gwangjang Market


Sonra ne zamandır heyecanla beklediğimiz hanboklarımıza kavuşmak için geleneksel kıyafetler ve yemekler diyarı Gwangjang Market'e (광장시장) gittik. Gitmez olaydık. Bir hanbok 170.000 Won, kafadaki oynak taçlar da 70.000 olur mu Allahsızlar? Oysa ne hayaller kurmuştuk. Goong'a yeni başladığımda pigun mamanın kafasındaki oynak taçlara bakmaktan altyazıları kaçırdığımı bilirim ben. Neyse ellerimiz bomboş, sinirli ama yılmamış bir şekilde şehrin doğu kapısı Dongdaemun'a (동대문) vardık. Bir aile lokantasında kimbap, bibimbap ve manduları götürdükten sonra moraller yerine geldi ve alışveriş için deşarj olundu. Şimdiki hedefimiz Hello apM, ileri!





Ve sonunda kavuştuk ^^
Buzdağının görünen kısmı

Sabah 5'e kadar açık olan bu cüzdan düşmanı alışveriş merkezinde/pasajında yok yok. Playful Kiss'i izlediğimizden beri aklımızda olan o ucube sweatshirtlerden istiyorduk. Tabii ki en güzellerinden aldık ^^ Lie to Me'de moda şov yapan Yoon Eun Hye'nin parkası rüyalarıma giriyordu ve tabii ki ondan da bulup aldık ^^ (Fark edeceğiniz üzere hayatımız dizi/filmler üzerinden yürüyor ama iyiyiz biz böyle.) Bunlar dışında aldığımız otuz çift çorabı, kasketleri, tişörtleri, elbiseleri falan saymıyorum bile. Şimdi bile kalbime bir ağrı girdi.  Bu arada kime Türkiye'den geldiğimizi söylesek kardeş ülke deyip indirim yaptılar. Sonunda bizi seven bir ülke çıktı, inanamıyorum! O yüzden alışveriş yaparken Türk olduğunuzu söyleyin; isterseniz boynunuzda "Ben Türkiye'den geliyorum." kartonu taşıyın ama mutlaka bir şekilde belirtin. Ve sonunda elimizde onlarca poşet, yorgunluktan ölmüş, cüzdanlar hafiflemiş bir şekilde yuvarlana yuvarlana evimize döndük. Ama mutluyuz çünkü bugün bavulumuzu 10 kilo ağırlaştırdık ^^ O günü tekrar yaşadım yazarken. Of bizi Seul'e bıraksanız ve unutup bir daha almasanız olur mu acaba? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder