Kategoriler

19 Ocak 2014 Pazar

Gün 4


Ganimetimin çeyreği
Bugün lanetli 7 Eylül; SuJu'nın İstanbul'da sahneye çıkacağı gün... Depresyonumuzu biraz hafifletsin diye kendimizi hostelimizin 5 dakika uzağındaki Myeongdong yeraltı marketlerine attık. SuJu alışverişiyle güne başlamak nasıl bir mutluluk anlatamam ^^ Bütün Super Show'lar, Donghae ve Siwon termosları, SuJu defterleri, bilimum Kpop grup çorapları, SuJu posterleri, fotoğrafları, takvimleri... Cennetti resmen! Bir saatcik de olsa üzüntümü unutmuştum. Aldığımız kilolarca SuJu'dan sonra (yüzde yüz Made in Korea'sından bir adet Donghae bana, bir adet Siwon da choigum'a alaydık hazır gelmişken ㅋㅋㅋ) torbalarımızı yüklenip hostele bıraktık ve gezilecekler listemize başladık.

Couple Gerçeği

Kore'de tercih edilen couple yüzükleri
genelde bu tarzda
Her Koresever dizilerden, filmlerden biliyordur Kore'deki bu couple (çift) olayını. Çiftler çift yüzüğü takar, telefonlarına aynı oyuncak süsten alır, aynı giyinirler vs. Biz Kore'ye gitmeden bunda biraz gerçeklik payı olsa da biraz da abartı olduğunu düşünürdük. Ama nerden bilebilirdik bunun tamamen gerçek olduğunu? Couple'ların bir örnek gezdiğini? Ve her şeyden önce herkesin couple olduğunu?? --' İşin ekstrem boyutlara vardığını, Kore'de resmen bir "couple çılgınlığı" olduğunu oraya gitmeden anlamak pek mümkün değil. Her yerde couple kafeleri, couple eşyaları, couple yüzükleri ve daha niceleri.





18 Ocak 2014 Cumartesi

Gün 3

Her ne kadar tablet bilgisayarlar ilk çıktığında oldukça gereksiz bulsam da, yaşayıp görünce birçok işlevi olduğunu fark ettim ve bir adet edinmeye karar verdim. Yalanım yok, benim için en önemli işlevi her yerde dizi/film izleyebilmek ㅋㅋㅋ.  Neyse efendim biz de erkenden kalkıp tablet peşinde düştük Yongsan Elektronik Market yollarına. Burayı bize Koreliler önermişti. Ucuz elektronik burada bulunurmuş Seul'de. Biz tek bir bina beklerken karşımıza 20'den fazla binayı, 5,000'den fazla da dükkanı kapsayan Unkapanı çakması bir yer çıktı. Sonuç: baş dönmesi, dükkan bulunamaması, bomboş eller 

Şimdiki hedefimiz Hongdae'deki Trick Eye Museum. Müze yolunda birbirinden tatlı dükkanlar ve cafeler gördük. Keşke daha fazla vaktimiz olsaydı da cafelerden birinde oturabilseydik diye ahlandık. Trick Eye müzesinde daha girişte biletimi kaybettim; sağ olsunlar çalışanlar çok yardım ettiler ve istisna yaparak bana yeni bilet verdiler (Onu da az daha kaybediyordum --'). Trick Eye Museum bir sanat galerisi, ama öyle bildiğimiz galerilerden değil. İki boyutlu resimleri göz yanıltma teknikleriyle üç boyutlu gibi görüyorsunuz. Böylece sıradan sanat galerilerinde olduğu gibi resimlere sadece bakmakla kalmıyor, resimlerin içine girerek birbirinden komik, eğlenceli ve yaratıcı fotoğraflar çekebiliyorsunuz. Yani resimlerin bir parçası oluyorsunuz. Müze çok eğlenceliydi, şiddetle tavsiye edilir. Kesinlikle gidin ve bol bol fotoğraf çekin. Yalnız müzenin çok popüler bir turist mekanı olduğunu ve her daim kalabalık olduğunu aklınızda bulundurun. Müze bileti ayrıca Ice Museum biletini de kapsıyor. Ona da girdik haliyle. Her ne kadar kapıda battaniyeler verseler de askılılarla donduk. İçeride onlarca çocuk vardı; boylarından büyük yerlerde sürünen battaniyelerle ordan oraya koşan, soğuktan titreyen onlarca çekik gözlü çocuk <3 Bir tane kaçıraydık iyiydi ㅋㅋ

Gün 2



Seodaemun
Günümüze hostelimizin kahvaltısında verilen pirinç kekiyle başlıyoruz. Daha güzel bir başlangıç düşünebilen? ^^ Pirinç kekinin tadı daha damağımızdan gitmemişti ki müthiş KTO haritamızın göstermediği Bukchon Hanok mahallesini (북촌한옥마을) bulma yolunda choigum sinir krizi geçirdi. Şimdi yazarken bile gülüyorum. Neyse, mahalleyi bulamadık ama vakit kaybetmek yok, rotamızı Seodaemun Prison History Hall'a (서대문 형무소) çevirdik. Japon istilası döneminin acı anılarını içinde barındıran bu eski hapishane, Koreliler için özgürlük ve demokrasi sembolü.


Güney Kore'nin üzücü yakın tarihinden sıyrılarak allem ettik kallem ettik bir şekilde Bukchon'u bulduk. Buram buram Joseon Hanedanlığı kokan Bukchon'u şahsen Namsan Hanok mahallesinden daha çok beğendim çünkü Namsan kurgulanmış bir mahalleyken Bukchon size 600 yıllık bir geçmişi en doğal haliyle sunuyor. Gezerken gözümüze takılan bir Kokdu müzesine (꼭두랑 한옥) girdik. Kokdu, geleneksel ufak tahta heykelcikler. Bu heykelcikler "öteki dünyaya yolculuk arkadaşı" olarak adlandırılıyor çünkü onlar kötü ruhların ölüyü rahatsız etmemesi için tabut sehpasını süslüyen nöbetçiler. Müzenin aşırı tatlı görevlisi bizim hanboklarla fotoğraflarımızı çektikten sonra bir de bize kartpostal hediye etti. Yerim yerim <3

13 Kasım 2013 Çarşamba

İlk Gün

Cheonggyechon'daki aşk böcükleri
İki Kore delisi olarak 9 aydır gün saydığımız tarih gelip çattı. Sonunda ikinci memleketimiz Güney Kore'nin yolunu tuttuk (ya da asıl memleket mi desem, biledim). İlk gün yaklaşık on saatlik uçuşun ardından öğleden sonra 4'te Seul Incheon Havaalanı'na vardık. Bizi tren garından alan Choigum'ın Koreli arkadaşıyla nefis bir Kore yemeği yedikten sonra Seul'ün en  işlek bulvarlarından biri olan Cheonggyecheon'da (청계천) gece turu yaptık. K-dramalardaki aşk sahnelerinin favori mekanlarından Cheonggyecheon nehri kenarları tahmin ettiğimiz gibi bıcır bıcır sevgililerle dolu. Biraz gezinip meşhur Kore cafélerinden birinde oturduktan sonra güç toplamak için hostelimizin yolunu tuttuk. Bugünü ilk günden saymıyoruz; asıl macera yarın başlıyor!

Kore Toplumu, Kültürü, Siyaseti pt.2

Bir önceki yazımızda kaldığımız yerden devam edelim.

Gun bae!!
- İçki kültürü: Koreliler birini tanımaya çalışırken, yeni dostluklar kurarken veya şirkete işçi alırken hep içki sofrasına otururmuş. Bu içki sofrası bizdeki çilingir sofrası gibi. Sürekli belli saygı kalıpları arasında sıkışıp kalmış Koreliler için içki, harika bir kaçış. Birbiri ardına attıkları shotlardan sonra çabucak sarhoş olan Koreliler, saygı kalıplarını bir kenara bırakarak ağızlarına geleni söylüyor; alkolün verdiği rahatlıkla büyükleri, patronları veya öğretmenleriyle ast-üst ilişkisini umursamadan daha samimi iletişim kurabiliyorlar. Ertesi gün ise bütün bu söylenenler unutuluyor; kimse kimseye sözlerinden dolayı darılmıyor. Böylece insanlar birbirinin gerçek kişiliğini tanıyabiliyor. Buraya kadar -nispeten- normal olsa da asıl ilginç nokta, büyük şirketlerin, aldıkları yeni elemanı denemek amacıyla bu içki sofralarına başvurması. Şirket yöneticileri, yeni elemanı her gün gece 2'lere, 3'lere kadar içirip gerçek kişiliğini tanımayı ve her şeye rağmen sabah işe zamanında gelip gelmediğine bakmayı amaçlıyorlarmış. Biraz sadistçe mi ne?

- Milenyum bebekleri: Okurken en çok eğlendiğim kısım bu oldu. 2000 yılının, yani milenyumun ilk bebeğine sahip olmak isteyen Koreli çiftler, 10-11 Nisan 1999 geceleri için bütün otellerin odalarını aylar öncesinden ayırtmış. Hakikaten ilginçler ya :D

2 Kasım 2013 Cumartesi

Kore Toplumu, Kültürü, Siyaseti


Geçtiğimiz günlerde, Hankuk University of Foreign Studies (HUFS) Türkoloji bölümünde misafir öğretim elemanı olarak Seul'de yaşamış ve çalışmış Prof.Dr. Selçuk Çolakoğlu ve eşi Yrd.Doç.Dr. Bengü Emine Çolakoğlu'nun kaleme aldığı Kore Toplumu, Kültürü, Siyaseti adlı kitabı bir oturuşta bitirdim. Okurken bazen Kore'de tanık olup anlamlandıramadığım birçok şeyin cevabını buldum, bazen de kendi gözlemlerimin isabetli olduğunu görüp mutlu oldum. Kore'yle ilgili kaynak arayıp da bulamayanlara, ülkeye Türk perspektifinden bakmak isteyenlere kitabı tavsiye ederim. Kitapta bana ilginç gelen bazı noktaları sizinle de paylaşmak istedim. Değinmek istediğim çok şey olduğundan yazıyı birkaç parçaya böleceğim.



Kore'de en nefret edilen mevsim: bahar
-Maske trendi: Kore'deki maske modası aslında bir zorunluluktan doğmuş. Özellikle bahar aylarında Çin ve Moğolistan'daki Gobi çölünden gelen sarı rüzgar, ülkeyi duman altında bırakarak asit yağmurlarına neden oluyormuş. Bundan dolayı bu dönemde insanlar, sarı rüzgarla birlikte gelen tozdan ve muhtemel hastalıklardan korumak için maske takıyormuş.

- Arabaların sağdan, trenlerin soldan gitmesi: Tren yolları Japon sömürge döneminde yapıldığı için Japonya'daki gibi soldan gidiyormuş. Ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan Amerikan nüfuzuyla Amerikalılar, tüm yolların altyapılarını kendilerininki gibi sağdan gitme sistemine göre kurmuşlar.